Değerli kardeşimiz,
İman; emniyet, güven duymak manalarına gelmektedir. Allah'a iman etmiş bir kimse Allah'a gereği gibi ve layık olduğu şekilde güvenmelidir.
İmanın şartlarından biri eksik olursa veya imanın şartlarından herhangi birisine şüpheyle bakılırsa bu, Allah'a herhangi bir meselede güven duymamak anlamına geldiği için böyle bir kimsenin imanı kabul edilmez.
Şüphe duyan kişi evvela şüphe duyduğu zata bakmalıdır. Kimden şüphe duyduğunun farkında olmayan insanın şüphe duyması kaçınılmazdır.
Mesela Picasso bir resim çizecek denilecek olursa, Picasso'yu tanıyanlar bilirler ki o çiziyorsa kaliteli iş yapar. Ancak onu tanımayanlar belki de ilk başta "acaba güzel bir resim yapabilir mi ki?" diye düşünebilirler. Demek ki tanımak önemlidir.
Kur'an-ı Kerim bize bir yol göstermektedir: "Yaratan Rabbinin adıyla oku!" Burada Allah (cc) kendisini kullarına tanıtmaktadır. Öyle bir Rab ki yoktan var ediyor. Şu halde şüphelerden kurtulmak isteyen insan evvela yaratıcı olan rabbini tanımak zorundadır. Allah'ı tanımanın en kestirme yolu "Kainat kitabı"nı okumaktır. İnsan yaratılanlara bakar, tefekkür eder ve Allah'ın sonsuz kudretini görmeye başlar. Gökyüzünde yıldızların boşlukta ve hiçbir dayanağı olmadan durduğunu görür. Yaşadığı dünyanın altının magma tabakası yani ateşle dolu olduğunu görür. Tüm bu tehlikelere rağmen kendisini güven içerisinde hissettiğinin farkına varır.
Yüce Allah (ac) el-Mü'min-dir. Yani yaratmış olduğu tüm mahlukata güven veren ve kendisine güvenilen demektir. Demek ki Allah güven vermektedir. Her an tehlikelerle boğuşmak zorunda kalabileceğimiz bir dünyada bizi tehlikerden uzak tutmaktadır. O halde imanın şartlarından biri eksik olursa kişi kafir olur mu? diye sorarken "acaba ben Allah'ı gerçekten tanıyor muyum" sorusunu da sormalı insan. Allah'ı tanıyan şüphelerinden de kurtulacaktır.
Sizde cevabımıza katkıda bulunmak veya bu konu hakkında yaşadığınız veya şahit olduğunuz bir hatıranızı anlatmak isterseniz yorum yapabilirsiniz.